Petzl Takımı ile Kerlouan / Fransa

02 Haziran 2012

Buluşma noktasına geldik ama içtiğimiz kahve beni hala ayıltamadı…

Peztl köyü… Vay vay demek her şey bu binada gerçekleşiyor… Aman Allah’ım buraları da görebilecek miydim?

Hadi Mümin yola çıkıyoruz, oyalanmayı bırak… Bizim için hazırlanan minibüse doluşup yola düştük. Arabada ben, Julien Nadiras, Justine L’Hermitte, Philippe Ribiere ile seyehat ediyoruz. Hedefimiz Kerlouan!

Julien Fontainebleau’da birçok bouldering rotasına imza atarak sayılı sağlam bouldering tırmanıcısı ve aynı zamanda tırmanış videoları yapan sıkı bir kameraman ve yapımcı. Kendisini Petzl Roc Trip videolarından tanıyoruz. Daha detaylı bilgi için; www.barakaflims.com

Justine Petzl’da promosyon bölümünde çalışan ve Kerlouan şenliğinden sorumlu olarak bizlerle geliyor.

Philippe’yi ise hepimiz Petzl takımının sporcusu olarak tanıyoruz.  Daha detaylı bilgi için; www.evolution-tour.com

Ekibin geri kalanı yolda ve bir kısmı ise sonradan gelecek. Önümüzde uzun bir yolculuk var, ülkeyi güneyden kuzeye doğru geçeceğiz. On iki saat süren bana göre çok uzun olmayan, ekibin perişan olduğu güzel bir yolculuktan sonra sonunda Kerlouan’a varıyoruz. Fransa’nın kuzey batısında denizin kenarında harika manzaraya sahip insanın ömrünün uzayacağı inanılmaz güzellikte bir yer… Olalala herkes burada Erwan Le Lann, Gerome Pouvreau, Guillaume Vallot ve eşi Marion, Erwan’ın evinde bizleri karşılıyorlar. Akşam yemeği hazır, menüde yengeç var!

Takımın geri kalanı yolda, ertesi gün burada olacaklar. Listede; Tony Lamiche, eşi Isa ve küçük kızı Mina, Arnaud Petit ve Stephanie Bodet, Manu Pellissier, eşi ve küçük kızı, Guillaume Broust ve eşi Perrine, Laurent Lafouche, Alex Bronnaz, Rahael Lanez var…

Hikayeyi biraz geriye sararsak başlangıç şu şekilde oldu;

Birkaç gün önce Erwan’la telefonda konuştum. Fransa’da olduğumu öğrenmiş ve beni aradı.

-Mümin ne yapıyorsun?

Tırmanıyorum. Keyifler yerinde, hayat Fransa’da güzel.

-Burada olduğunu öğrendim, takım olarak Kerlouan’da düzenlenen tırmanış şenliğine gidiyoruz, gelmek ister misin? Planın nedir, vaktin var mı? Takım orada olacak sende gelsen iyi olur.

Olur, gelmeyi çok isterim…

- Şenlik için neye ihtiyacın var?

Sadece tırmanış ayakkabım ve iyi durumda olmayan emniyet kemerim yanımda…

-Liste yapıp, bana e-mail at, çaresine bakarız, sorun olmaz. Geri kalan detaylar için sana e-mail gönderecekler, Kerlouan’da görüşürüz.

Telefonu kapattıktan sonra hayvana döndüm. Bu kadar kolay olamazdı… Acaba yanlış mı anladım? Dil problemi? Bir terslik var ama hadi hayırlısı… Erwan’la birkaç yıl önce tanışmıştım ama Çin’de birbirimizi daha iyi tanıma fırsatımız olmuştu. Bana yardımcı olan melekler olduğunu biliyorum ama bu kadarı bende bir şüphe uyandırdı… Bana gelen davetiye e-maili ile hiçbir şeyin ters olmadığını, takımın sporcusu olarak benimde davetli olduğumu anladım. Şenlik için ihtiyacım olan tırmanış malzemelerini yolculuk öncesi alarak süper mutlu bir şekilde içimde ki bütün kaygıları silerek Kerlouan’da ki evde kendime geldim. Eve vardığımızda açık ve net anladım ki bu Roc Trip’ten çok farklı bir organizasyon… Amaç takımı ve çalışanları bir araya getirip ailecek vakit geçirmek, tırmanış bahane amaç birlikte olmak… Petzl gerçekten diğer şirketlerden çok farklı, büyük bir aile gibiler. Kompleksli insanlardan çok, mütevazi çalışanları var. (Hikayenin bu kısmına çok güzel örneği biraz daha ileride yer vereceğim.) Ben takımın yarısını çok daha önceden Türkiye’den ya da daha önceki yurtdışı tırmanış seyahatlerimden tanıyorum ama burada olmak büyük ayrıcalık… Anlıyorum ki sadece kendi aralarında hep beraber güzel vakit geçirebilmek adına buluştukları özel bir toplantının içindeydim. Dayanamayıp Erwan’a soruyorum, benim ne işim var burada?

-Sen takımın bir parçasısın, bunu nesi yanlış?

Anlıyorum ki bana yardımcı olan melekler ve bir şeyleri yapabilmek için olan içimde yanan deli ateş motivasyonu sayesinde buradaydım. Beni özellikle bu yönümle çok takdir ettiklerini anladım. Sürekli bir şeyleri yapma motivasyonum insanları ateşlediğinden, bir şekilde herkesi mutlu ediyordu… Gecenin geç saatlerine kadar vakit geçirip, yarın ki tırmanış için hayaller kurarak uyumaya çalışıyorum… Burada olduğum için çok şanslıyım…

 

03 Haziran 2012

Sabah kahve üstüne kahve içtikten sonra zorlada olsa ayılarak tırmanışa gidiyoruz. Allah’ım denizin kenarında inanılmaz güzel bir manzara eşliğinde binlerce blok… Kendimi kaybederek iki saat blokların arasında yürümüşüm farkında değilim…

Gayet ısınmış bir şekilde tırmanışa başlıyoruz. İlk kez granitte tırmanacağım… Hadi bakalım… Kireçtaşına göre daha değişik bir hissiyatı var, kayanın sürtünmesi çok daha fazla… İmkânsız tutamakları tutmak mümkün ve minnacık basamaklar kesinlikle kaymıyor… Bunlar şampiyonun sözleri bana pek öyle gelmiyor…

Lan manyak mısınız ya buraya basılır mı? Tutamak dedikleri şeyler mikro basamak, nereye buraya mı basacağım? Tutamakları görmek için büyüteç değil, mikroskop gerekli bence…

Zorla ve şokla da olsa ısınarak kayaya alışmaya çalışıyorum… 7A zorluğunda bir rotayı denemeye karar verdik ama ben günü kendimi paralayarak ve belki de otuzdan fazla deneme yaparak rotayı tırmanamadan eve döndük… Hayvana döndüm, bu ne ya?

-Tamam, Mümin merak etme yarın daha iyi olur…

Hepimiz birbirimizi avutuyoruz… Benle birlikte bütün ekip sarsılıyoruz aslında, kaya inanılmaz agresif keskinliğe sahip ve bazı kolay rotaları çözmek için en az on deneme yapmamız gerekiyor. Tutamaklar o kadar küçük ki, görmek neredeyse imkânsız… Basamaklar hakkında konuşmak bile istemiyorum…  Bu gün herkes şunu söylüyor; Petzl Team 0, Kerlouan 1!

 

04 Haziran 2012

Sabah sürünerek yataktan kalkıp herkesi uyandırıyorum, koğuş kalk! Dışarıda hava çok güzel, hadi kahve hazır, kahvaltı yapıp tırmanışa gidelim. Hepimiz Erwan’ın evinde kaldığımızdan her şeyi beraber yapıp, güzel vakit geçiriyoruz. Sürekli olarak, hadi millet tırmanışa gidelim sözü evin içinde yankılanıyor...

Bütün gün değişik sektörlerde tırmanıp, manzaranın tadını çıkararak deliler gibi tırmanıyoruz. Bugün tırmanış daha iyi, kayaya adapte olmuş bir şekilde roket hızıyla bloktan bloğa ve sektörden sektöre koşuşturuyoruz. Bugün ki tırmanış performansım benim için gayet iyi olduğundan, günü bitirdiğimizi düşünerek mutlu bir şekilde eve dönme hayalleri kuruyorum ama ekip beni dünkü 7A rotanın altına getiriyor…

-Hadi Mümin, projeyi bitirme zamanı.

Ne? Ben bittim, gün benim için bitmiştir. Kollarım taş gibi, ne tırmanması eve gidelim ya…

O kadar sert bakıştan sonra zırlamayı kesip, tırmanış ayakkabılarımı giyiyorum. Hadi ilk denemede bitirelim ve eve gidelim.

Baaam… Ayağım kaydı ve yerdeyim…

Julien;

Mümin kaybeden bulaşıkları yıkar…

Sonuç; akşama bulaşıklar ellerimden öper…

Hırrr…

Tamam, bir deneme daha yapacağım!

-Herkes bağırıyor… Allé c’est fini!!! (Hadi bitir)

Alllaaahhh…

Sonunda bloğun üstündeyim, deli gibi hoplayıp duruyor, kahkahalar atıyorum, çok mutluyum…

Süper motive bir şekilde tırmanışa devam edip, bu kez ben durmayarak diğer bir 7A rotayı deniyorum ve hızlı bir şekilde tırmanarak, tırmanış gününü mutlu bir şekilde sonlandırarak eve geçiriyoruz ama önümüzde uzun bir gece var. Bu adamlar bu kadar enerjiyi nereden buluyorlar ya? Gündüz hayvan gibi tırmanıp, gece ölümüne takılıyorlar… Ertesi günse yine aynı diyet var… Yıpranmaya başladım…

Bu akşam yemekte makarna mı var?

-Derin sessizlik ve sert bakışmalar…

Hım… Anladım yengeç ve deniz ürünü akşam menüsü…

 

 

05 Haziran 2012

Yüce Rabbim sesimi duydu ve bugün hava yağmurlu olduğundan mecburi dinlenme yaptık ama yerimizde durmuyoruz.

 

-Hadi Mümin kalk gidiyoruz, yeni bloklara doğru yol alacağız.

Bütün gün boyunca bloktan bloğa dediler gibi koşuşturarak, günün sonunda da köyde bulunan tarihi evleri ziyaretle sırılsıklam bir şekilde eve döndük.

Sanırım bir gore-tex ceket alsam iyi olacak… Yaramaz çocukların çakmak taşı kıvamında parlayan gözlerleri gibi hepimiz ışıl ışıl parlıyorduk…

İnanılmaz manzaraya sahip denizin bir tarafı Manş denizi diğer tarafı ise Atlantik okyanusu… Hayatım boyunca ilk kez denizin gel git yaptığı ana şahit olduğum için şaşırmış durumdayım ve bu bütün takımın Gerome’mun bana bunu anlatmaya çalışmasındaki çabayla alay ediyor… Zavallı Geremo heder oldu ya… Ben ilk okuldaki coğrafya dersinden öğrendiğim denizin gel git yapmasını sonunda hatırlayabildim… Le mari… (Fransızca denizin gel git yapması) 

Tamam, yeter kesin şamatayı, akşama yemek menüsünde ne var ya?

-Bugün yemek yapma sırası sende bize mi soruyorsun?

Öyle mi haber yok… O zaman ben makarna yapım olur mu?

-Ne makarnası ya? Türk yemeği yapmayı bilmiyor musun?

Ben bir alışveriş listesi yapsam iyi olacak. Market nerede?

Akşama büyük bir hazırlık yaparak yirmi dört ya da daha fazla insan masada bulunan onca çeşit yemekle güzel bir şölen yaptık… Süper mutlu bir şekilde güzel bir akşam yemeği ve sohbet eşliğinde kahkahanın eksik olmadığı unutulmaz bir akşam yaşadık.

 

 

06 Haziran 2012

Dünkü akşam yemeği depoları iyice doldurduğundan sabah erkenden yataktan sürünmeden kalkarak kahve ile kahvaltı yapıp yola düşüyoruz. Bütün gece rüyamda botu sağa sola yatırıyorduk. Hadi hayırlısı bakalım…

Erwan bu bot devrilmez değil mi?

-Korkma bir şey olmaz… Hacı yatmaz misali…

Ya yatarsa?

Dünkü akşam yemeğinin ödülü olarak bugün Erwan’la botla denize açılıyoruz. Altı metrelik harika bir botu olan Erwan aslında yıllar önce Petzl’ın sponsor olduğu buz tırmanıcıymış. Şimdi ise sponsorluk ve şenlik birimden sorumlu şef olarak Petzl’da çalışıyor. Hala buz ve kaya tırmanışı aktif olarak yapıyor ama bot onun için bir tutku haline gelmiş. Ben günün sonunda neden denizi bu kadar çok sevdiğini anlıyorum. Telefon çalışmıyor… Tamamen yalnız kalıyor…

Limandan botu alıp denize doğru açılıyoruz ama hemen itiraf ediyorum; ben daha önce bu aleti hiç kullanmadım, ne yapacağımı bilmiyorum…

-Bir şey olmaz, öğrenirsin. Tut şu ipi asıl…

Ha, bunu biliyorum asıl ve bırakma…

Biraz teorik eğitimden sonra hemen rüzgar gücü ile denize açılıp geri kalan bilgileri pratik olarak hafızaya yüklüyorum. Her şey yolunda gayet keyifli olarak yol alıyoruz… Ama ani bir rüzgârla;

La la la yattı lan… Allahhh…

-Mümin ipe asıl!

Ney nereye, hangisi, lan gidiyoruz valla, Allah’ım sana geliyorum. Eşşedü…

Lannnn…

İman gücü ile o kadar çok asıldım ki yatan tekneyi yerinden kaldırdım, kim demiş rüzgar güçlü diye? Bir Türk dünyaya bedel…

Patron ben sana demedim mi rüyamda gördüm yatar bu bot, bak sonumuz Titanic gibi olur…

-Bir şey olmaz korkma, bak bir şey olmadı işte…

Senin suratın niye beyazlaştı o zaman?

-Denizden…

Anladım…

Botu kullanmayı gayet güzel bir dersle öğrenip, günün geri kalanını macerasız bir şekilde bitiriyoruz. Ya bu adamlar Atlantik okyanusunu tek başına nasıl geçiyorlar ya?

-Akşama arkadaşım geliyor, ona sorarsın…

Akşam yemeğe çok sağlam bir adamla karşılaşıp, bütün gece sohbet ediyorum. Bana nerdeyse bütün detayları anlatıyor… Tanguy De Lamotte ile ilgili daha detaylı bilgi için; www.tanguydelamotte.com 

Öğleden sonra Erwan’dan ayrılıp takımla buluşarak saatte 60 km hızla esen rüzgâr eşliğinde tırmanışa gidiyoruz. Allah’ım bu nasıl bir rüzgar ya?

-Britanya’ya hoş geldin Mümin…  O kadar güzel ılıman, güneşli ve huzur dolu havadan sonra Britanya’nın gerçek yüzü ile karşılaşınca insanların neden günlerdir çok şanlısın hava çok güzel dediğini şimdi daha iyi anladım. Rüzgar sağlam esiyor ama biz yolda yürüyemezken tırmanmaya çalışıyoruz. Dün dinlendik bugün tırmanmamız gerekli! Motivasyonum çok yüksek ama rüzgar benden daha sert… Tırmanış fena değil ama sanırım bugün gore-tex ceket almayı ciddi olarak düşünmeye başladım…

 

 

07 Haziran 2012

Bütün takım hep beraber güzel bir hava eşliğinde tırmanışa gidiyoruz. Rotalarda, performansımız da bugün gayet iyi. Dün yarım yamalak tırmandığımız için bütün gün boyunca bolca tırmanıp, güzel vakit geçiriyoruz. Herkes ortama, rotalara ve birbirine iyice ısındığı için kahkahanın eksik olmadığı güzel bir gün ve akşam ile günü sonlandırıyoruz…

 

08 Haziran 2012

Dünkü tırmanış güzel olunca bu gün daha büyük bir motivasyonla hep beraber tırmanışa devam ediyoruz. Bu gün fotoğraf ve video çekimi günü olduğundan herkes podyumda boy gösteriyor… kameranın gazı ile bir çok rotada tırmanıyoruz ama bir tane 6A zorluğunda rotada kapana kısıldık diyebilirim.

-Abicim kapatsan kamerayı ya?

Rotada üç hamle yapabilen olmadı, bu nasıl rota ya? Sanırım bloğu değiştirsek iyi olacak…

Buradan yediğimiz şamarla daha zor bloklara doğru yönelip, tırmanışa kaldığımız yerden devam ediyoruz. O nasıl rotaydı ya? Bu 7C+ ise o nasıl 6A ya?

Gün içinden çok güzel kareler çıkınca herkes mutlu olarak eve dönüyoruz. Akşam yemekte ne var acaba?

Mutfaktaki hünerimi keşfeden takım sürekli olarak yeniden yemek yapmam için ısrar edince akşam mangal partisi yapma kararı aldık. Ocak başını Alex’e teslim edip ben içeriye pilav ve salata yapmak için mutfağa geçtim. Asistanlarım Petzl’ın ağır topları… Şirkette yüksek yetkiye sahip ne kadar insan varsa hepsi benimle mutfakta çalışıyor, bulaşık yıkayıp, soğan doğruyor… Bende hazır yetkiyi ele almışken emirler yağdırıyorum…

Sen soğanları doğra, hadi çabuk ol biraz.

Sen bulaşıkları yıka, sen patates soy, hadi millet hızlanın biraz…

Şaka bir kenara herkes çok mütevazi ve beraber hiçbir statü kaygısı olmadan çok güzel vakit geçirebiliyorsunuz. Aramızda gerçekten Petzl’da yüksek statüye sahip birkaç insan var ama o kadar keyifli vakit geçirebiliyorsunuz ki, bu insanların bu yetkiye sahip oldukları insanın aklına bile gelmiyor… Gün güzel geçip, üzerine mangal partisi yapınca tabi ki gece çok geç saatlerde daha doğrusu sabahın erken saatlerinde partiyi sonlandırarak uykuya daldık…

 

 

09 Haziran 2012

-Mümin takıma ne oldu? Herkes darmadağın olmuş? Nasıl oldu da bu adamlar bu hale geldi?

Sabahın erken saatlerinde Arnoud Petit beni sorguya çekiyor.

Valla ben bir şey yapmadım, onlar ne yaptıysa bende aynısını yaptım… Gece…

Yok yok bir şeyler olmuş…

Ya… Şey… Gece biraz oyun oynadık, sanırım ondan…

-Hımmm…

Hemen koşarak eve dönüyorum. Takım perişan… Erwan beni kapıdan içeri girerken karşılıyor…

-Mümin kovuldun, gözüm görmesin seni…

Takıma almadın ki kovasın, çekil kenara, çocuklar nerede…

Hep beraber kahkahalar atarak gülüyoruz…

Kızlar ne oldu ya kuruyup kaldınız…

-Mümin kahve yap, perişan olduk… Bugün dinlensek iyi olacak…

Allah’tan hava yağmurlu… Bütün gün kahve içerek toparlanmaya çalışıyoruz…

Bütün gün dinlenince akşam enerji birikiminden gece parti dün kaldığı yerden devam ederek, daha büyük bir kalabalıkla devam ediyor. Dünkü güzel partiyi kaçıran herkes burada…

-Mümin dünkü oyundan tekrar mı oynasak?

Yok yok bu gece akıllı uslu duralım… Sabahın ilk ışıklarına kadar dans edip, zor olsa da uyumaya çalışıyorum…

 

10 Haziran 2012

Haydi, yolcu yolunda gerekli… Bugün Grenoble’a doğru yolculuk başladı… İki gecedir perişan olduğumuzdan bol bol sürücü değiştirerek gecenin geç saatlerinde eve varıyoruz… Sabah erken kalkmasak olur mu?

 

Benim burada olmamı sağlayan sevgili dostlarıma, Petzl ve Toros'a minettarım...

Tırmanış fotoğrafları için Larurent Lafouche'ye teşekkür ederim...

 

English version
Sponsorlar