ispanya

Hocam bir daha mı geleceğiz ya? İçelim…

Her akşam ben bunu söylemekten, Süleyman Hoca ise içmekten bıkmadı…

Ne mi? Tabii ki İspanya şarabından bahsediyorum.

2010 yılında Eylül, Ekim ve Kasım ayında en azı bir hafta olmak üzere Barselona yakınındaki tırmanış bahçelerinde vakit geçirerek matador yaşamında boğalarla güreş tutmayı baya öğrenmiştim. Bu seyahat tecrübelerimi Sülo’ya anlatınca o da çok heyecanlandı. Sülo için her şey güvenli ve tanıdıktı. Hocam gidelim mi çok da ucuz ya…

Ne kadar?

Kişi başı 400€ 11 gün…

Adana-İspanya-Adana her şey dâhil…

Uçak bileti mi 400€?

Yok ya bu fiyata her şey dâhil diyorum. Yemek, konaklama, araba, ha bir de her akşam bir şişe şarap…

İmkânsız…

Bekle de anlatım ya…

Avrupa ülkeleri içinde yaşam İspanya’da daha ucuz, ucuz olmasının yanı sıra ve daha önemlisi yeni nesil spor tırmanış stili için İspanya’ya en uygun yer bence… Bu nedenle tırmanış ziyaretlerimin çoğunda İspanya’yı tercih ettim ve Barselona’ya gidip, Cornudella de Montsant civarında bulunan tırmanış bölgelerinde tırmandım. Bu civarda 8 km ile 60 km uzaklıkta 11 tırmanış bölgesi yaklaşık 4000 tane rota, 1 bouldering bölgesi 500 adet bouldering rotası mevcut. Ben bunlardan ancak; Siurana, Margalef, Montsant ve Arboli bölgelerini ziyaret edebildim. Cornudella de Montsant bölgesine çok uzak olmayan Lleida bölgesinden bahsetmek bile istemiyorum. Çoğunuzun da bildiği Santa Linya, Oliano, Rodellar bunlar arasında en meşhur olanlar… Yaklaşık iki saatlik araba yolculuğundan sonra buraya ulaşmanız mümkün. Madrid civarında ki tırmanış bölgeleri, hatta daha güneye inersek Valensiya yakındaki tırmanış bölgelerinden bahsedemeyeceğim… Çünkü çok fazla tırmanış bölgesi var! Yazımda daha çok Siurana, Margalef ve Montsant bölgelerinde tırmandığımdan bu bahçelerden bahsedeceğim.

Türkiye’de okulların tatil olması nedeniyle 16-28 Ocak 2011 tarihinde Sülo ile İspanya’ya doğru kanatlandık. Biz ana kampımızı Siurana olarak belirleyip, diğer bölgelere arabayla günübirlik kısa seyahatler yapmayı tercih ettik. Montsant 8km, Margalef 33 km, Siurana Cornudella de Montsant kasabasına 7 km mesafede. Siurana köyü biraz küçük ve yaşam bir miktar daha kısıtlı olduğundan kasabada konaklama ve yaşam için ihtiyaç duyulan her şeyi karşılamak daha kolay sağlanabiliyor. Kasabanın yarısı yaşlı insan, geri kalan yarısı ise tırmanıcı-itfaiyeci… Burası yaşamak için çok ucuz ve kayalara çok yakın olduğundan tırmanıcıların çoğu itfaiyeci olarak çalışarak kasabada nezih bir hayat yaşıyorlar. Kasabada restoran, otel-pansiyon, bar, tırmanış mağazası, market vs gibi hayatı idame ettirebileceğiniz her şey mevcut.

Ben eski seyahatlerimde ulaşım için; kiralık araba, bazılarında oto-stop, bazılarında ise tren kullanmıştım. Araba kiralama fiyatlarları günlük 5€ ile başladığından (seçiminize göre fiyatlar giderek artıyor) biz bu seyahatimizde havalimanından günlük 7€ ödeyerek dizel bir araba kiraladık. Yaklaşık 1000 kilometre gezdikten sonra 50€ ( litresi 1,2 € ) mazot alarak depoyu yeniden dolu olarak teslim ettik.

Barselona havalimanına ulaştığımızda arabayı havaalanından alıp ilk hedefimiz Cornudella de Montsant’a gitmek oldu. 145 kilometre olan yolun büyük bir kısmı otoban ve yaklaşık olarak 1,5 saat sürüyor. Burası efsanevi ve tarihi tırmanış bölgesi Siurana’ya en yakın kasaba. Yoldan kayalara doğru yükselmeye devam edip Siurana köyünde bulunan, bölgede yüzlerce rota açan Toni Arbones’in sahip olduğu Siurana Camping’e varıp, birayla yol yorgunluğunu attık ama bu kez kültür şoku Sülo’yu fena çarptı… Klasik bir kamping hayatına sahip bu kamp yeri bence konaklamak için gayet güzel bir yer. Kamp fiyatı kişi başı 6€. Bira 1€, şarap şişesi 4,5€, akşam yemeği mükemmel ve doyurucu 9€!

25 yıl önce ilk kez tırmanış yapılan Siurana’da şu anda yaklaşık 1200 tane rota bulunan kayalar, genellikle gri ve turuncu renkte birinci sınıf sağlamlıkta kireçtaşı yapıya sahip. Rotalar genellikle düz ya da hafif negatif, genelde 10 ila 50 metre arası uzunluktalar. Siurana da manzara muhteşem, özellikle Salt de la Reina Mora ilgili hikâyesinin yaşandığı kayalıklar tüylerinizi ürpertecek… Bölgeyle ilgili tarihi tatmak isterseniz, burası yapılması gerekenler listenizde üst sıralarda olabilecek güzellikte bir yer…

Hıristiyanlar son Müslüman kraliçeden ölmesini ya da Hıristiyan olması için seçimde bulunmasını istemişler. Kraliçe atıyla güneyden kuzeye kadar ta ki, Siurana’ya kadar kaçmış ama Hıristiyanlardan kurtulamamış, Siurana’da kaçmak için kaleye kadar atını sürmüş, atıyla kayalıkların sonuna, uçuruma kadar gelmiş, Kraliçe Hıristiyan olmayı reddederek atını sürmeye devam etmiş… Tam bu noktada Sant de la Reina Mora kayalıklarından atıyla aşağıya kadar uçmuş ve gözden kaybolmuş… Şu an bile atın son nal izini kayalarda görmek mümkün… Nal izinin olduğu uçurum kenarına gelince bu anı yaşayabilirsiniz… Hıristiyanlar zaferin simgesi olarak buraya büyük bir haç dikmişler ve zaferlerini ilan etmişler. Kayanın kenarına gelince insan gerçekten farklı duygular hissediyor… Gözlerinizi kapatıp havayı soluyunca ne demek isteyeceğimi daha iyi hissedeceksiniz…

Bu kadar tarihi ve duygusal ziyaretten sonra tırmanışa başladık. Gayet turistik derecelerde tırmandığımızdan, bolca rota tırmanıp, gün içerisinde birkaç tane değişik tarzda tırmanış sektörü gezdik. Son durağımız tabi ki Salt de la Reina Mora sektör. Az önce yukardan baktığımız uçurumun altında, atın nallarını bulmak ve hikâyenin devamını öğrenmek için bu sektöre tırmanışa geldik. Kayıp efsaneyi arayan Türkler… Ama ne define, ne nal ve de efsanenin devamını bulamadık. O zaman napalım? Tırmanalım…

Allah’ım sen soktun sen çıkar diyerek ilk günün skoru; ikinci denemede IX+/X-. Faaliyete iyi başladık hayırlısı bakalım.

Akşam tırmanış sonrası kampa gelip, güzel bir akşam yemeği ve enfes bir şişe ev şarabı yudumladıktan sonra kampta klasik tırmanıcı hayatı felsefesi ile bar kapanana kadar vakit geçirdik. Bu arada anlatmadan geçemeyeceğim; İspanya’da tırmanış hayatı saat 10.00’dan sonra hatta bazen daha geç başlayıp, günün son ışığına kadar devam ediyor. Tırmanış bitince aslında her şey yeni başladığından tırmanış biter bitmez duş almayı unut! Önce bara gidip bira içilecek ve cips yenilecek! Genelde bu en az 3-5 bira oluyor. Sonra saat 23.00 hatta 00.00 olunca şarap eşliğinde akşam yemeği yenilmeye gidilip fiestaya hazır hale gelinecek.

Fiesta ne ya? Bir araba markası mıydı? Yok, burası İspanya… Fiesta demek; parti demek, sabaha kadar takılma, sarhoş olma, dans etme, sigara içmek, yeniden güneş doğana kadar eğlenmek, bol bol alkol içmek, sabaha karşı az uyumak, ertesi sabah 09.00 - 10.00 arası kalkıp kahve içip tırmanışa gitmek, bütün kötü şeyleri yapmak anlamına geliyor. O zaman ben varım ya diyorsan bu şu anlama geliyor; bunu her gün ve her gece yapmalısın. Ben bir hafta böyle takıldım ama haftanın sonunda bedenim tırmanış dönüşü makarna yemek ve erken uyumak için yalvarıyordu. Ama İspanya’da isen her şey; a’muerte… Yani yaptığın ne olursa olsun ölümüne devam…

Bu yüzden hayatın akışı gün içinde İspanya’da baya yavaş ve siesta şart! Herkes gece kuşu diyebilirim. Kesinlikle eğlence anlayışı bizimkilerden çok farklı olduğundan, kültür şokuna dikkat… Yarın projem var az içim ya da erkenden yatıp güne zinde başlayım diye bir şey yok, gece alkol içilecek ve fiesta yapılacak. Bu şart! Proje bitince, bitmese bile yine de fiesta var.

Tabi ki Süleyman Hoca ile fiesta şansı biraz zor olduğundan biz barı kapatıp, sarhoş olarak geceleri çok geç olmadan yatağımıza, sıcacık odamıza döndük. Sabah erken kahvesi ve teyzenin meşhur ekmek fırınından yapılan alışveriş sonrası tırmanışa gittik. Günleri tırmanışla, geceleri barda sadece içki içerek fiestaya çok bulaşmadan geçirdik.

Genel tırmanış planı olarak iki gün tırmanış ardından bir dinlenme ve seyahat günü olarak plan yaptığımızdan ilk dinlenme günümüzü Tarragona’yı gezerek geçirdik. Özellikle katedral ve deniz kenarındaki amfi tiyatro görmeye değer yerler. Şehir, tarihi ve turistik geziden sonra alışverişi tamamlamış olarak kampa ve şaraba doğru atımızı kampa sürdük... Yarınki hedefimiz Margalef…

Margalef Siurana’dan 33 km uzaklıkta ve yol yaklaşık olarak 30 – 40 dakika arası sürüyor. Üzüm bağları ve şarap fabrikaları olan köylerin arasından giden güzel bir yola sahip olan Margalef’te 800’den fazla rota var. Kaya yapısı kireçtaşı olmasına rağmen Siurana’daki tırmanış stilinden çok farklı olan Margalef’te, Siurana’nın tersine genelde kısa ve negatif eğimli rotalar var. Düz ve çok negatif eğime sahip olmayan uzun rotalar da bulmak mümkün ama Margalef’in en popüler rotaları kısa ve sert eğime sahip ceplerin eksik olmadığı hatlar. Cepten cebe uzanarak tırmanılan, birçoğumuzun videolardan gördüğü bu rotalar gözünüzün önüne gelmiştir… Margalef’in kendine özgü bu havası bölgenin çok kısa sürede popüler olmasını sağlamış. Burada rota açan Jordi Pou‘nun köyde konaklayabileceğiniz bir refuj kamping’i de var. Buradan rehberi ve tırmanış için ihtiyacınız olan bazı şeyleri satın alabilirsiniz. Bazı rotalar yolun hemen kenarında bulunduğundan Margalef’te arabadan emniyet alarak bile tırmanmak mümkün. Tabi ki bazı sektörler için biraz yürümek gerekiyor, bununla ilgili daha detaylı bilgiyi rehber kitaptan öğrenebilirsiniz. Margalef Siurana’da kalırken mutlaka ziyaret edilmesi gereken şahane bir tırmanış bölgesi…

Biz geri kalan tırmanış günlerimizi daha çok Siurana’da özellikle Can Puqi Puqie, Siuranella ve El Pati sektörde tırmanarak geçirdik. El Pati, meşhur La Rambla rotasının olduğu sektör. La Rambla Barselona’da çok meşhur bir cadde olmasının yanı sıra İspanya tırmanış tarihinin ilk 11+ rotası olma özelliğine sahip olduğundan, bizde tırmanışın bolca bir kısmını bu güzel sektörde tırmanarak ve diğer tırmanıcılarla vakit geçirerek bütün haftayı bitirdik. Projem var abi…

Yurtdışında özellikle iyi tırmanıcılarla diyalog kurmak daha kolay, yabancılar bu konuda çok mütevazıler. Bu sebeple iyi tırmanıcılarla kolayca diyalog kurup, beraber tırmanış yapabildiğimiz güzel tırmanış günlerimiz oldu. Dani Andrada’nın kampta bizim masamıza gelerek kahve içip sohbet etmesi, ardından beraber tırmanışa gittiğimiz Enzo Oddo ve Alize Duffrize ile birlikte yaptığımız kahkahanın ve sohbetin bitmediği tırmanış günlerini güzel anılardı… Bu güzel tırmanış günlerini bitirerek Barselona’ya turistik gezi ve alışverişe doğru yol aldık ama akılda hep şu soru vardı…

Bir daha ne zaman gelebileceğiz?

Alışveriş, yeme içme, turistik gezi ve gece hayatı için La Rambla’ya gitmek yeterli, cadde civarında pazar yeri, katedral ve birçok tarihi yeri ziyaret edebilirsiniz. Caddeye geldiğinizde yapacak o kadar çok şey var ki bunları sıralamak çok zor…

Belki de şarabın etkisi yüzünde 11 günlük tırmanış seyahatimiz çabucak geçip, gitmişti. Faaliyetin sonlarına doğru iyice ortama ve tırmanışa adapte olan Sülo döneceğimiz için biraz hüzünlendi ama en kısa sürede yeniden geleceğimizin sözünü alınca neşesi yeniden yerine geldi.

Hocam, üzülme ya içelim, bir daha kim bilir ne zaman gelebileceğiz diyerek faaliyetimizi sonlandırdık…  

Ulaşım;

İstanbul’dan ve bazı diğer şehirlerden direk olarak Barselona’ya ucuz uçak bileti bulabilmek mümkün. Biz gidiş dönüş 130€ karşılığında uçak bileti bulabildik. Adana – İstanbul arasını da 100 TL’ye uçak bileti almıştık. Eğer havalimanından araba kiralayarak ulaşımı sağlamak istiyorsanız yukarda yazılanı uygulamanız yeterli olacaktır. Arabanın günlük kirası 5€’dan başlayan fiyatlarda. Ulaşımı arabasız ve toplu taşıma ile yapmak biraz güç olacak ama imkânsız değil. Yaklaşık 3,5 € ve 10 dakikadan çok daha kısa bir süren bir yolculuk sonrası havalimanından yeraltı treni ile ana tren istasyonuna gelinir, tren istasyonundan 7,5€ karşılığında Reus’a giden trene bilet alıp, 1,5 saat süren yolculukla Reus’a ulaşılır, Reus’dan Cornudella de Monstant kasabası 22 km uzaklıkta. Bu yolu kasabaya giden günde iki adet olan minibüsle gelmek mümkün ama günün hangi saatinde Reus’da olduğunuz çok önemli. Minibüs saatini yakalayamazsanız yolu ya oto-stop’la ya da taksi ile gitmek gerekecektir. Taksi çok ucuz değil, dikkatli olun. Tatilinizi kötü bir başlangıçla açmak istemiyorsanız tavsiyem iki kişi ya da daha fazlaysanız araba kiralamak daha ekonomik bir yöntem olacaktır... İspanya’da hayat arabayla seyahat ederek çok kolay, özellikle de yolun ve ortamın yabancısı olunca işler pek kolay olmuyor. İspanya’nın kuzeyinde otoyollar biraz pahalı ama bizde de ucuz değil.

Konaklama;

Konaklamayı Siuruna’da bulunan Siurana kamping’de yapmak bence mantıklı ve ucuz olacaktır. Lokal kamp yerlerinde olmak her zaman avantajlı ve bölgeye katkıda bulunan insanlara büyük destek sağladığı unutulmamalı… Ortam güzel, fiyatlar uygun.

Bunun haricinde Cornudella de Montsan’ta bazılarında mutfakta olan çok güzel pansiyon ve oda kiralamak mümkün. İsterseniz kendiniz yemek pişirebilirsiniz ama unutmayın ki İspanya mutfağı da hiç fena değil…

Hayatta kalmak için küçük notlar;

Para birimi Euro olan İspanya’nın nerdeyse her yerinde kredi kartı sorunsuz çalışıyor. Ödemelerin çoğunu gitmeden internet üzerinden de yapabilirsiniz.

İspanya’da öğle uykusu zamanı her yer kapalı ve pazar günleri markette dâhil kimse çalışmıyor. Gittiğinizde dükkân, market ve restoranların açılış ve kapanış saatlerini kontrol etmezseniz aç kalmanız mümkün.

İspanya’da arabasız bir şeyler yapmak bazen çok güç olabiliyor. Toplu taşıma bizim ülkeden daha farklı… Araba kiralamak kolay bir çözüm olabiliyor…

Önerim kasabadaki kahve dükkânından kahve içmeniz ve tırmanış için ekmek ve teyzenin pişirdiği poğaça tarzı şeylerle kahvaltı yapmanız. Çok güzel ekmek ve benzeri şeyler var mutlaka denenmeli. Kasabada iki adet şarap fabrikası var. Şaraplar çok güzel ve ucuz olduğundan kesinlikle tatmak lazım...

Kasabada tırmanış malzemeleri satan küçük bir mağaza var. Fiyatlar çok ucuz olmasa da Türkiye’den daha ucuz. Mağazanın atölye kısmında eski tırmanış ayakkabılarınız 22 € karşılığında mükemmel bir işçilikle onarıp, yenilenmiş olarak size teslim ediyorlar. Eski ayakkabılarınız yanınızda olmalı…

Siurana bölgesine ait iki adet tırmanış rehberi var. David Brasco’nun çıkardığı kitap daha güncel ve anlaşılır olduğu için biz bu kitabı kullandık.

Alkol çok ucuz olduğu için bol miktarda tüketiliyor. Bira ve büyük kadeh bir şarabın bardaki fiyatı 1€. Gece hayatı genelde delice dans ve bol alkol üzerine kurulu, kendinize dikkat edin.

La Rambla’yı ziyaret ederken cadde de her keseye uygun eşya bulmak mümkün ama unutmayın ki arka sokaklarda aynı ürünü daha ucuza bulabilirsiniz. Katedralin inanılmaz görkeminden sonra, mutlaka cadde üzerindeki meyve – sebze pazarı ziyaret edilmeli. La Rambla’dan havalimanına ulaşmak çok kolay olduğundan, gece sabaha kadar gezip, sabah havalimanına gitmek çok akıllıca ve kolay bir ulaşım seçeneği olabildiği aklınızda olsun…

Biz toplamda 11 gün için uçak bileti, konaklama, kiralık araba, kahvaltı, akşam yemeği, alkol vs gibi her şey dahil kişi başı 400€’dan daha az para harcadık. O zamanlar Euro daha ucuz olduğundan çok hesaplı bir seyahat olmuştu. Ancak bu günün ekonomisinde fiyatlarda da değişiklik olmuş olabilir...

Daha fazla detay için bana ulaşabilir ya da bizim gittiğimiz zamanlarda bize katılabilirsiniz. Güzel bir seyahat olması dileğiyle…

Bu yazıyı her ne kadar soğuk bir yerde yazıyor olsam da; sıcağın, kebabın ve dumanın şehri Adana’dan sevgiler…

Fotoğraflar için Süleyman Vardal'a teşekkür ederim...

 

English version
Sponsorlar