In memory of Giovanni

Birkaç hafta Fransa’da tırmandıktan sonra Adana’ya döndüm ama yerimde duramayıp ertesi gün Antalya’ya doğru yola düştüm… Alışmıştım seyahat etmeye, duramıyordum… Haftaya İznik’te gerçekleşecek ultra dağ koşma maratonunda çalışmak için İstanbul’a gitmem gerekti ama bir haftalığına da olsa tırmanmak ve dostlarla Geyikbayırı’nda vakit geçirmek çok güzel olacaktı…

Sabahın erken saatinde Geyikbayırı’na gelmiştim. Öztürk Kayıkçı ile video çekimi yapmak için, Trebenna Sektör’de bulunan Freedom is a Battle rotasında buluştuk. Sanırım çekim günü rotayı on iki, belki daha fazla tırmandım… Onuncu denemeden sonra saymayı durdurdum… Çekim yaparken iyi form tuttuğumdan sonraki günlerde daha önce denediğim ama bitiremediğim birkaç zor rotayı denedim. Trebenna sektörde bulunan Trebenna X+ rotasında gayet iyi denemeler yaptım ama tavanı geçerken ipin her seferinde ayağıma takılması beni çok rahatsız etti. Phoenix rotasında geçirdiğim bir gün ve iki deneme ise geçmiş yıllardan çok daha iyiydi…

Dostlarla vakit geçirebilmek adına zor rotaları bir kenara bırakıp Mevlana sektöre doğru yol aldım. Öztürk yeni açtığı rotayı denemem için ısrar edince tırmanış yumuşamadan kaldığı yerden aynı sertlikte devam etti… Geyikbayırı’nın en güzel rotası olabilecek bu hatta yıllarca hepimiz bakmıştık ama kimsenin açmaya cesaret edemediği muhteşem beyaz kolonet rotasını sonunda Öztürk Kayıkçı atak yaparak boltlamıştı… Rotada ekspresler takılı olunca çok daha güzel görünüyordu… Çok heyecanlı bir şekilde rotayı denemeye başladım. İlk gün iyi bir deneme yaptım ama ikinci denemede rotanın üst kısmından düştüm… Günün geri kalanını rotadaki büyük koloneti düşürmeye çalışarak geçirdim. Kebaptan gelen insanüstü gücümle kolenetle birlikte, temizlik için kullandığım kazmayı da kırmıştım… Bütün gücümü yıkıma harcadığım için çok yorulmuştum… Günü dostlarla akşam yemeği, şarap ve sohbetle bitirip gece moduna geçtim…

Çok heyecanlıyım… Bütün gece uyuyamadım, rotada beni çeken bir şeyler vardı… Ertesi gün güzel ısınıp yeniden denedim ama girişten düştüm… Anlamadım… Düşmek için hiçbir sebep yoktu… Yoksa var mıydı? Üçüncü tırmanış günü olması, dün geceki 1,5 saatlik yürüyüş, bütün gece eksik uyku, gece içilen şarap, akşam İznik’te gerçekleşecek ultra dağ koşma maratonunda çalışmak için İstanbul’a gidecek olmam mı? Bla bla bu ne ya… Ben böyle şeylerden etkilenmem… Ya Allah diyerek silkelenip yeniden bir deneme yaptım… İman gücüyle bağıra çağıra rotanın en son hamlesine kadar gittim, son gücüme kadar mücadele ettim ama son hamle ellerimin içinden akıp gitti… Hayırrr… İnanamıyorum… Uçağa yetişmek için artık Geyikbayırı’ndan ayrılmam gerekliydi…

Ben rotayı çıkmadan hiçbir yere gitmiyorum…

Son bir deneme daha yapacağım…

Her şeyi riske atıp yorgunluktan tükenmiş bedenimle biraz da olsa dinlenmeye çalıştım ama zaman daralıyordu, yeniden denemezsem uçağı kaçıracaktım… Zaman ilerledikçe ben daha çok heyecanlanıyordum… On beş dakikadan daha az dinlenen vücudum yerden kalkamıyordu ama motivasyonum beni yukarıya doğru çekiyordu… Aldığım bir yudum biranın etkisiyle bedenimi rahatlatmış, zihnimi tırmanışa yoğunlaştırarak kayada yükselmeye başladım… Akıcı bir şekilde rüzgârla birlikte yükselerek rotayı düşmeden tırmandım…

ALLLAAAHHH…

Mutluluktan ayaklarım yere basmıyordu… Uzun zamandır bu kadar mutlu olmamıştım… Rotanın bende yarattığı anlam çok büyüktü ama roket hızıyla havalimanına yetişmem gerekiyordu… Dostlarla hızlıca vedalaşıp, ışınlanmış bir şekilde havaalanına geldiğimde ucu ucuna da olsa uçağa yetişmiştim… Aç, susuz, çok yorgun ama sanırım dünyanın en mutlu insanı bendim…

Tırmanış kayada yükselmekten çok daha fazlasıydı… Özellikle bu hat…

Dağda geçirdiği kaza yüzünden hayatını kaybeden sevgili dostumuz Giovanni Quirici anısına açılan bu rotayı tırmanmak benim için çok büyük anlama sahip… Dostum seni özlüyorum… Mekânın cennet olsun…

In memory of Giovanni   IX+/X-       ilk çıkış       10 Nisan 2012

Gio;

 Cesco, ben ve Gio;

 

English version
Sponsorlar